Sahibinden İhtiyaçtan

Sınıfın en güzel kızı o yalnız geziyor kimse ona Yaklaşamıyor Yine koltuğunda koca koca kitaplar kütüphaneden geliyor Baktım bir cilt şair Mehmet Akif İki büyük kitap Fatih Sultan Mehmet Üç kalın...
Çocukluğumun geçtiği o eski mahallede Aşı boyalı ahşap eski bir evde otururlardı Sakız Hanım'la Mahur Bey Bembeyaz tenli bembeyaz saçlıydı Sakız Hanım Zaten onun için Sakız Hanım derdik kendisine...
Yıllar önce yine böyle bir ağustos akşamı Seninle yürümüştük bu sahilde Bilmem hala benim gibi sen de hatırlar mısın El ele söz vermiştik bu sahilde Seni bana çok gördüler İnanmadın mı bana unutmam...
Çağırdı beni sanki rüzgar fısıldıyor seni Sanki kaybolan aşkımı yeniden yaşar gibi Kalpler beraber gözler beraber El ele seninle güzeldi geceler Sevdalılar kumrular gibi kuytularda kayboldu şimdi...
Diyar diyar dolaştım ben Yollara düştüm derdinden Her çiçekte gördüm seni Kara toprak ver yarimi Yaza yaza bitti kalem Bir gün elbet dolar çilem Ben bu yola kurban olam Kara toprak ver yarimi Gönül...
Eski adamlar doğruyu söylemiş Bir çiçekle bahar olmaz Kişi kendini bilip sağa sola sormalı Can pazarı bu oyun olmaz Zürefanın düşkünü beyaz giyer kış günü Sonunda şifayı kapıpta şaşırınca Bana gel...
Adım anılmaz oldu Kapım çalınmaz oldu Ömrümün sonbaharında Gönüm katlansın diye Gören göz görmez oldu Ömrümün sonbaharında Saçlarıma düştü aklar Hüzünlendi akşamlar Ömrümün sonbaharında Hep yüzüme...
Halamın kızı Zehra dostlar başına Bize sık sık gelir gece yatısına Bir geçerken uğramıştı tam onsekiz ay oldu O gün bu gün bizde kalıyor Zehra Zehra seni çok seviyorum Bir türlü sana git diyemiyorum...
Beni bırakıp gittiğinden beri Terkedilmiş bir çocuk gibi Çaresizim dolaştım gecelerde Sana döndüm yine biliyorum suç bende Affet beni ne olur affet beni Yalvarırım soru sorma Verilecek cevabım yok...
Tanri bütün kullara rizkini dagitirken Kimi sirtüstü yatar kimi bosta gezerken Kul Ahmet erken kalkar haydi ya nasip derdi Kimseler anlamazdi ya nasip ne demekti O mahallede herkes gömlek giyerdi...